Bağışıklık Sistemi ve
Beslenme
Beslenme
ve Bağışıklık arasındaki ilişkinin bütünü arasında büyük bir boşluk var….Halen
tanımlanamamış kavramlar ve durumlar var….
Daha
önceki videolarımda da belirttiğim gibi kişisel besinler, beslenme durumu ve
besinlerin içerikleri bağışıklık sistemi için oldukça önemlidir…
Bağışıklık
diğer adıyla immün sistem bir çok komponentten oluşmaktadır:
Bunlar:
-Cilt,
barsak mukozal membranları gibi fiziksel bariyerler,
-Mikrobiyota,
-Makrofaj
fonksiyonları ve polarizasyonda olduğu gibi doğal immün sistem,
-T ve
B hücre fonksiyonları gibi kazanılmış immün sistem fonksiyonları…
Bunlara
ilaveten, bağışıklık sistemi de beslenme metabolizmasını ve ihtiyaçlarını, gıdaya
verilen fizyolojik yanıtı etkiler. Bu döngü devamlı olarak korunmalıdır…
Bu nedenle,
beslenme, diyet ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişki önemlidir…
Hamilelik,
gençler, çocuklar, erişkinler, yaşlılar, erkekler, kadınlar, kronik
hastalıklar, metabolik sendrom, allerji, inflamatuvar hastalıklar, otoimmün
hastalıklar…
Beslenme
ve Bağışıklıkla İlişkili Hastalıklar Riski
Gebelikten
yaşlılığa kadar değişen yaşam süresi boyunca beslenme; alerjik hastalıklar,
kanser, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi bir çok bulaşıcı olmayan hastalıkların
gelişiminde, yönetiminde ve tedavisinde önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir.
Eksik
veya aşırı beslenme ve yanlış beslenme bağışıklık
sisteminde defektlere yol açar. Bağışıklık sistemine uygun beslenme
modelleri hastalık risklerini azaltır.
Batı
tipi beslenmede daha çok olmakla birlikte yüksek kalorili,
yağlı ve şekerli beslenme, düşük lif alımı ve dengesiz yağ asidi bağışıklık
sisteminin doğru çalışmasını engeller. Allerjik ve İnflamatuvar
hastalıklar artar.
Önemli
birkaç hususu dile getireceğim:
1- Allerjik Hastalıklar
Alerji,
gıdalar veya çevresel maruziyetler gibi bir dizi alerjenle karşılaşmaya özgü,
bağışıklık aracılı bir reaksiyondur. Bağışıklık sistemi önemli rol oynar.
Hemen
hemen her organda ortaya çıkabilir ve anafilaksi ve şok, ürtiker, anjioödem,
alerjik rinokonjonktivit, alerjik astım, alerjik vaskülit ve atopik dermatit
(egzama) gibi bir dizi semptom başlatabilir.
En
yaygın dört alerjik hastalık; egzama, gıda alerjisi,
astım ve rinit…
Günümüzde
neredeyse her bireyde maalesef alerjik hastalıklardan en az bir tanesi yer
almaktadır…
Alerjik
reaksiyonlarda, hem hücresel mekanizmalar hem de doğal ve
kazanılmış bağışıklık sisteminin aktif rolü bulunmaktadır.
2-Genel Diyet
Özellikle bebeklik
döneminde tek tip beslenmeden ziyade beslenme çeşitliliğinin arttırılması alerjilerin önlenmesinde veya azaltılmasında
etkindir.
Avrupa Alerji ve Klinik İmmünoloji Akademisi bu görüşü
destekler. Besin çeşitliliğinin arttırlması sonucunda alerjiye bağlı düşük
veya sıfır zarar riski söz konusudur.
Ayrıca vücut mikrobiyotasını da olumlu
etkiler. Alerjenlere immüntolerans artar. Bebeklik çağındaki bu tarz
beslenme yaşamın ilk on yılında da gıda alerjisi gelişme riskinin
azalmasıyla sonuçlanır.
Hamilelik
Döneminde Akdeniz tipi veya Alkali Beslenme ile diğer beslenme
modelleri karşılaştırıldığında Alkali beslenmenin doğan bebeklerde hırıltılı
solunumu veya egzamayı azaltabileceğine dair bazı kanıtlar gösterilmiştir.
3-Omega-3 ve Omega-6
Bağışıklık
sistemindeki sinyal moleküllerinin sentezi için önemlidir. 3/1
(Omega 6 / Omega 3) oranında dengeli olarak alınmalıdır.
Çoklu doymamış yağ asitlerindendir. Özellikle vücudumuzda üretilmeyen bu yağ
asitleri besinlerle alınmalı eğer mümkün değilse takviye edici gıdalarla
beslenmeye ilave edilmelidir.
Hücre
zarlarının en önemli unsurunu oluştururlar. Çeşitli
bağışıklık hücre tiplerinin zenginleşmesine yol açarlar. Alerjiyi
önlemede etkindirler.
Alkali
Beslenmeyle beslenen annelerin sütünü yeterli miktarda alan
bebeklerde alerji riskinde ve gıda alerjilerinin gelişiminde azalmayla
ilişkilidir. Anne sütü alan ve beslenme çeşitliliği sayısı mikrobiyota kompozisyonunu
da doğrudan etkiler.
Omega
3 ağırlıklı beslenme; immün defekte bağlı hastalıklar ve
otoimmün hastalıkların önlenmesinde veya azaltılmasında temel etkenlerden
biridir.
4-Lif
Meyvelerin,
sebzelerin ve tahılların sindirilemeyen kısımları olan lifler, fermantasyon
yoluyla insanlarda, temel besin maddeleri olan kısa zincirli yağ asitlerinin üretimine
yol açar. Barsaktaki bakteriler için önemli bir enerji kaynağını
oluşturur.
Lifler;
epitelyal bariyer fonksiyonunu artırır, patojen kaynaklı
sitotoksisiteyi inhibe eder ve hastalık yapıcı bakterilerle kolonizasyonu
önleyerek bağırsak sağlığını korur. Barsak mikrobiyal çeşitliliğin
olumlu yönde artmasına katkıda bulunur.
Sadece
barsak sağlığı değil aynı zamanda çeşitli organlarımızdaki neredeyse tüm hastalıkların
iyileşimine de katkı sağlar.
Alkali
veya Akdeniz diyetini (30 g lif/gün) uygulayan kişilerde tip-2
diyabet, kardiyovasküler hastalık ve metabolik sendrom riski daha düşüktür.
Lifler sayesinde barsak sağlığının optimum hale geldiğini unutmayalım. Bu olumlu
etki; KC, Akciğer ve Beyin sağlığını da olumlu etkiler. İmmün sistem
aracılı hastalıkların gelişimini azaltır.
Bununla
birlikte, tek beden gibi her beslenme ve lif modelleri herkese uymayabilir,
buna doktorunuz veya diyetisyeninizle birlikte orta ve uzun vadeli
yaklaşımlarla, deneyipleyip görmekle karar verilebilir. Bazı
kişilerde gaz, mide ağrıları, kabızlık ve ishal görülebilir. Bu nedenle
bireysel alkali beslenme modeli uygulanmalıdır.
Bağışıklık
Sistemi vücudumuzdaki tüm sistemlerin temeliyle bağlantılıdır ve bu nedenle günlük
veya kişiselleştirilmiş beslenme bağışıklık sistemini etkilediğinden
dolayısıyla vücudumuzdaki tüm sistemlere de iyi veya kötü yönde etkisi
bulunmaktadır. Bağışıklık sisteminin normal çalıştırılması önemlidir…
Ekranda
bebeklik, çocukluk, ergenlik, erişkinilk ve yaşlılık dönemine ait immün sistemi
normla olarak çalışmasını sağlayan diyet örnekleri bulunmaktadır…
İmmün
sistem, vücudumuzun hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı savunma mekanizmasıdır. Beslenme
ise sağlıklı bir immün sistem için önemli bir faktördür. Sağlıklı bir beslenme
düzeni, bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olabilir ve hastalıklara
karşı daha dirençli olmanızı sağlayabilir.
İşte
immün sistemi desteklemek için beslenmeyle ilgili bazı önemli noktalar:
Yeterli
ve dengeli beslenme: Çeşitli besin öğeleri ile
zenginleştirilmiş bir diyet benimsemek önemlidir. Protein, vitaminler (A, C, D,
E), mineraller (çinko, demir, selenyum) ve omega-3 yağ asitleri gibi besin
öğeleri, immün sistemin sağlığı için önemlidir.
Meyve
ve sebze tüketimi: Renkli meyve ve sebzeler, antioksidanlar ve
diğer besin maddeleri açısından zengindir. Bu besinler, serbest radikallerle
savaşarak immün sistemi destekleyebilir. Her gün farklı renkte meyve ve
sebzeler tüketmeye çalışın.
Probiyotikler:
Probiyotikler, bağırsak florasının sağlıklı olmasına yardımcı olan yararlı
bakterilerdir. Yoğurt, kefir, turşu gibi fermente gıdalar probiyotik açısından
zengin kaynaklardır. Bağırsak sağlığının immün sistemi üzerinde büyük bir
etkisi vardır.
İyi
yağlar: Sağlıklı yağlar, omega-3 yağ asitleri içerir ve
iltihaplanmayı azaltabilir. Somon, avokado, zeytinyağı gibi besinlerden omega-3
yağ asitleri alabilirsiniz.
Bol
su tüketimi: Vücudun hidrasyon seviyesini korumak,
bağışıklık sistemi için önemlidir. Günde en az 8-10 bardak su içmeye çalışın.
Şeker
ve işlenmiş gıdalardan kaçınma: Şekerli ve işlenmiş
gıdaların aşırı tüketimi, bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Bunun yerine
doğal ve taze besinlere yönelmeye çalışın.
Beslenmenin
yanı sıra, düzenli egzersiz yapmak, yeterli uyku almak, stresten
uzak durmak ve sigara/alkol gibi zararlı alışkanlıklardan kaçınmak
da immün sistemi güçlendirmede önemli faktörlerdir.
Ancak
unutmayın ki, beslenme ve yaşam tarzı seçimleri tek başına hastalıklara karşı
bağışıklık sağlamaz. Eğer ciddi bir sağlık sorununuz varsa veya bağışıklık
sisteminizle ilgili endişeleriniz varsa, bir sağlık uzmanına danışmanız
önemlidir.
Sağlıklı Beslenme Modelleriyle Bağışıklık
Sistemimizi Koruyalım…